ODUNCU
Zamanın birinde, iÅŸinde çok iyi bir oduncu varmış. Oduncunun her ÅŸeyi iÅŸiymiÅŸ. En sevdiÄŸi eÅŸyası ise, tabii ki de baltasıymış. Bir gün baltasını kaybetmiÅŸ. Onun için en deÄŸerli eÅŸya olduÄŸu için, karış karış baltasını aramaya baÅŸlamış.
Evi, ahırı ve en son da odunluÄŸu aramış. Hiçbir yerde bulamamış. Odunluktan dışarı çıktığında komÅŸunun oÄŸlunu görmüÅŸ. Genç elini kaldırıp gülümseyerek oduncuya selam vermiÅŸ.
Gencin gülümsemesi içten pazarlıklı, yürüyüÅŸü, elini cebine sokuÅŸu aynı bir hırsız edasıyla gözükmüÅŸ oduncuya. Oduncu hırsızın o olduÄŸuna kafasında kanaat getirmiÅŸ.
AkÅŸam olduÄŸunda oduncu kapının arkasında zar zor gözüken bir sap fark etmiÅŸ. Sapın ne olduÄŸuna yakından baktığında ise baltası olduÄŸunu görmüÅŸ. Ä°çi rahatlamış ve çok mutlu olmuÅŸ.
Ertesi gün komÅŸunun çocuÄŸu gelmiÅŸ. Genç elini kaldırıp gülümseyerek oduncuya selam vermiÅŸ. Oduncu çocuÄŸun başını okÅŸayıp: ‘Ne kadar da nazik ve iyi bir çocuk’ diye düÅŸünmüÅŸ.