Sezgi
Sezgi, içten gelen bilgidir, başka bir deyişle iç sesinizdir. Bir gerçeğin veya olayın mantık kullanmadan doğrudan algılanmasıdır.
Herkesin sezgileri vardır ama bunu fark edebilmek kendinize dönebilmenizle doğru orantılıdır.
Bir arkadaşınızı düşündüğünüzde sizi araması veya başına bir şey geldiğini hissetmeniz sezginizle alakalıdır…
Telepatiyle veya öngörüyle karıştırılmaktadır. Telepati; biriyle sözsüz iletişim kurabilmekken, öngörü; mantık kullanarak geleceği görebilmektir.
Şimdi bunları neden anlatıyoruz? Öngörü tamam, ancak sezgi çok da ispat edilebilir bir şey değil… Telepati olayına hiç girmek istemiyoruz. Mit gibi bir şey yani…☺
Böyle düşünüyoruz, böyle yaşıyoruz… Bedenimizi çalıştırıyoruz; tenis oynuyoruz, dans ediyoruz, yüzüyoruz… Zihnimizi çalıştırıyoruz; kitap okuyoruz, yeni diller öğreniyoruz, oyun oynuyoruz, sosyalleşiyoruz… Hiç çalıştırmadığımız, varlığından bile bihaber olduğumuz ruhumuz, adım adım bizden umudunu kesip kabuğuna çekiliyor…
Sonuç; biz bunların hiçbirine aslında içselleştirerek inanmıyoruz.
Yaşamadığımız, laboratuar ortamında ispat edilmemiş bir şeye inanmamızı beklemeyin lütfen!… Ama bir yandan da, 10 senedir görmediğim bir arkadaşım aklıma geldikten sonra yolda karşılaşmamın bir anlamı olmalı…☺
Genelde ‘Tesadüf… Kesinlikle tesadüftür’, diye düşünüldüğünü biliyoruz. Çok üzgünüz ama doğada tesadüf diye bir şey yok… Bizim tek sorunumuz, Agya Çakramız uyumsuz çalışıyor.
Agya uyumsuz çalıştığında, zihinsel dengesizlik ortaya çıkar. Kişi hayatını daha çok akıl ve düşünceyle belirlemeye başlar. Olağanüstü her şeyi, bilim dışı bulduğundan reddeder. Entelektüel kibir tuzağına düşer…☺
Biraz da Agya’dan bahsedelim; Agya Çakra, Üçüncü Göz olarak bilinmektedir. Beynin tam orta kısmında, iki kaş arasının arkasında yerleşmektedir. Sanskrit dilindedir, ‘Emir Merkezi’ anlamına gelir.
Agya Çakra gelişince, düşünceler iç farkındalığa yönelir. Olağanüstü yetenekler gelişir ve sezgiler kazanılır. Kişi artık içten gelen seslere açıktır. Beden, ruh ve zihin birleşmiş ve bütünleşmiştir.
Elementi Manas, yani zihinsel enerjidir. Ses titreşimi Aum’dur.
Agya Çakra, güneş ile ayı veya Pingala ile İda Nadi enerji akımlarını ( bk. Enerjiyi Yönlendirme) temsil eden iki taç yapraklı koyu mavi nilüfer şeklinde simgelenmiştir. Koyu mavi titreşim rengidir, koyu maviyle bu çakrayı uyarıyoruz…☺
Agya Çakra’nın duyu organı zihindir, faaliyet organıysa beyindir.
Otuz beş ve kırk iki yaş aralığında genelde bu çakranın etkisinde yaşarız. Agya Çakra gerçeği aramakla görevlidir. Bu merkezin enerjisinde yaşayan kişi, kurban rolü oynamayı ve çocuksu eğilimleri reddeder.
Bu merkez dengesizleştiğinde kişi, çevresindekiler hakkındaki gerçekleri öğrenmek istemez, gerçekleri görmezden gelir. Hatta kendi gerçekleriyle bile yüzleşmekten çekinir. Unutkan ve güvenilmez olur.
Agya Çakra aktifleştirilmezse; sinüzit, nezle, uykusuzluk, öğrenme zorlukları, burun ve göz sorunları, baş ağrıları, sersemlik, kâbus görme, hatta beyin tümörü ve Parkinson gibi rahatsızlıklar yaşamamız mümkündür…
Bu çakranın aktifleşmesi için öncelikle haftada en az iki kez yoga yapıyoruz…
Ayrıca; sinüsler bu merkez için çok önemlidir. Herhangi bir eczaneden alacağınız burun yıkama kabını sinüslerinizi temizlemek için kullanabilirsiniz. Ama şu sıkılanlardan değil, eğilip burnunuza akıtabileceğiniz, demlik gibi gözükenlerden…☺ Yoga gibi haftada iki defayla başlayabilirsiniz. Başta zor gelebilir ama sonrasında daha rahat nefes aldığınızı fark edeceksiniz. Sonraki süreçte diş fırçalamak gibi her gün yaptığınız bir eyleme dönüşecektir…☺
Bizi takip etmeye devam edin…☺
Comments