Sadeleşelim
Yeni eğilim bu… O zaman sadeleşelim... ama niye?
Hepimizin evlerinde kütüphaneleri, bir mağaza dolduracak kadar kıyafet ve süs eşyaları, hiç televizyon izlemediğimizi iddia etsek de (hatta izlemesek de) ikişer tane televizyonu, her çeşit kullandığımız veya kullanmadığımız mutfak aletleri var… Ne zaman geldik bu hale?
Annemizin evindeki eşyalardan şikâyet ederken kendimizi nasıl bu duruma soktuk?
Önceleri kütüphane kartlarımız ve arkadaşlarımızdan ödünç aldığımız kitaplarımız vardı; şimdi herkesin evlerinde kütüphaneleri ve aynı kitapları mevcut…
Önceleri arkadaşımızın üzerindeki kazağı beğenip ‘Bir gün de ben giyebilir miyim?’ derdik, şimdi hepimizin evinde aynı kazaktan var…
Evimize gelen herkes bir hediye getirdi, doğum günleri, yıldönümleri çabası… En azından 5 yılda 3 evi daha doldurabilecek vaziyetteyiz… ☺
Ne oldu bize?
Maalesef biriktiriyoruz…
Sadece eşyaları biriktirdiğimizi sanıyoruz ama o eşyalarla birlikte geçmişteki bütün anıları, insanları ve olayları üzerimizde taşıyoruz…
Zihin biriktirmeyi sever!…

Hatırlayın, hiç zorlanmayacaksınız… "Sen bana şu gün, şu tarihte şunu yapmıştın" Neden unutmadık? Üstelik insanın en önemli özelliği unutabilmesiyken… Çünkü hatırlatacak bir bağlantı mevcuttur, hayatımızda hala var olan…
İşte sadeleşmek o bağlantıdan kurtulmak demek aslında…
Yama’nın beşinci prensibi Aparigraha’dayız…Yalnızca ihtiyacı olanı almak kelime manasıyla. Birisinden fayda, çıkar sağlamaya kalkmamak, hediye peşinde koşmamak… ‘Parigraha’ biriktirmek, toplamak kelimesinin olumsuzu… Aslında bilinçaltında yoksulluğun belirtisi… ☺
Bu ilke en basitiyken en zoru haline geliyor 21. yüzyıl insanı için. Lüks peşinde koşarken, elimizdekileri kaybetme endişesiyle yaşarken, elindekiyle mutlu olmak ne mümkün… ☺
Aynı zamanda bu prensip, kişinin gücünü doğru kullanmasıyla ve başkalarını sömürmeye çalışmamasıyla da ilgili. Başka bir deyişle; eşyalarımdan kurtuldum ama banka hesabımı istediğim kadar doldurabilirim diyemiyoruz…☺
Paranın değerinin bu kadar yükseldiği bir zamanda zor olduğunu söylemiştik…
Öncelikle tabii ki zihinsel olarak bu prensibe bağlı kalmalıyız. İsteklerimize değil, ihtiyaçlarımıza odaklanmalıyız (bkz. Alışveriş Bağımlısı mıyız?)
Sözel olarak da yapmamız gereken; maddi zevkler konusunda sohbetlerde bulunmamak, açgözlülüğe hem kendimizde hem de çevremizde sebep olmamak…
Eylemsel olarak da; bağlarımızdan kurtulmak…☺
Eylemle alakalı size en yararlı verebileceğimiz fikir; bir tişörte ihtiyacımız varsa kullanmadığımız veya en az kullandığımız üç tanesinden kurtulmamız olabilir. Yine bir kitap alacaksak bir daha okumayacağımıza emin olduğumuz, kütüphanemizde sırf bu kitabı okudum demek için, egomuzu yükseltmek için bulundurduğumuz üç kitabı hediye etmek…
Bu akşam bir arkadaşımızın evine misafir mi gidiyoruz? Hadi hem kendimize hem arkadaşımıza bir güzellik yapalım: Evimizdeki çok sevdiğimiz bir eşyayı ona hediye edelim…
Hediye edeceğimiz kimseler yok mu etrafımızda?
Bağışta bulunabilir hatta satabiliriz… Bunu gerçekleştirebileceğimiz bir sürü site var. Kurtulalım fazlalıklarımızdan. Hafifleyelim artık. Bütün geçmiş ağırlıklarımızla yürümek zor, biliyoruz.
Farkına varalım, sırtımızdaki yükleri…
Bırakalım geçmiş hayatları…
An’da kalıp, An’ı yaşayalım… ☺
Bu zorlu süreçte size yardımcı olabilecek bir fikir daha; haftada en az iki gün yoga yapmayı unutmayalım.
An’ın kıymetini bilip, takipte kalalım… ☺
Comments